Dünya'nın En Değerli Mirası
- Yiğit Balık
- 2 Ara 2021
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Nis 2022
2009 senesinde ben henüz 11-12 yaşlarındayken anneme bir hediye almak için Bursa'da Koza Han'da bir ipekçiye gitmiştik. Bir dükkanın önündeki cansız mankenler babamın ilgisini çekmiş olacak ki o dükkana girdik. Girdiğimizde dükkanın duvarında Kraliçe Elizabeth'in dükkanda çekilmiş fotoğraflarını gördüm. Esnaf Abi gözüme o an normal bir esnaftan farklı göründü. O zamanlar izlediğim Amerikan filmlerinin etkisiyle olacak ki Esnaf Abiye "Böyle tarihi yerlerdeki esnaflar çok bilgin olur hep hikayeler anlatır, sen bize neden anlatmıyorsun?" diye sordum. Önce bu soruyu garipseyen ve kendi içinde bir kararsızlık yaşayan Esnaf Abi bir hikaye anlatmaya başladı.

Yıllar önce yaşayan yaşlı ve fakir bir adam varmış. Bu adamın hiçbir işin ucundan tutmayan bir de oğlu varmış. Yaşlı adam ne kadar nasihat etse de oğlu bir türlü çalışmıyormuş. Yaşlı adamın aklındaysa hep bir soru varmış: "Ben ölürsem bu çocuk ne yapacak?" Aradan yıllar geçmiş ve yaşlı adamın korkuları gerçeğe dönüşmüş, kurtuluşu olmayan bir hastalığa yakalanarak yataklara düşmüş.
Yaşlı adam, hastalığına rağmen hiç kendisiyle ilgilenmeyen oğlunu çağırmış ve kendisine bir kitap vermiş. Kitabı verirken de eklemiş: "Oğlum, bu kitabı bana dedem verdi. Ona da dedesi vermiş, bu kitapta dünyanın en değerli hazinesini nasıl elde edebileceğimiz yazıyormuş." Bu sözlerin üzerinden çok geçmeden yaşlı adam son nefesini vermiş.
Kitap yaşlı adamın oğlunun aklından çıkmıyormuş. Diğer yandan okuma ve yazma bilmemesi de büyük bir sorun teşkil ediyormuş, sonuçta dünyanın en değerli hazinesinin nerede olduğunu anlatan kitabı başkasına okutamazmış. Bunun üzerine okuma-yazma öğrenmeye karar vermiş. Biraz uğraşın ardına okuma-yazmayı öğrenmiş ve başlamış kitabı okumaya. Çok geçmeden kitabın ilk bölümünü bitirmiş ve yeni bölümde karşılaştığı durumla şoka uğramış. Kitabın ikinci bölümü Çinceymiş!
İşin ucunda çok para var diyerek Çince öğrenmeye karar vermiş. Uzun uğraşlar sonrasında Çince öğrenmiş ve kitabı okumaya devam etmiş. Kitabın üçüncü bölümüne geçtiğinde yine aynı durumla karşılaşmış. Bu seferki bölüm Portekizceymiş.
Okuma-yazma, Çince, Portekizce, İtalyanca, Korece derken yıllar geçmiş ve yaşlı adamın hiçbir işin ucundan tutmayan oğlu onlarca dil bilen bilge bir adam haline gelmiş. Nihayet kitabı bitirdiğindeyse babasından bir not bulmuş.
"Evladım, ben fakir bir adam olarak bu dünyaya veda ettim. Maalesef sana verebileceğim bir delikli kuruşum yoktu, diğer yandan bu dünyadaki amaçsızlığın her gece uykularımı kaçırıyordu. Eğer bu notu okuyorsan artık ben de kabrimde rahat edebilirim."
תגובות